İNSANOĞLUNUN MİTOLOJİK ÖYKÜSÜ

İnsanoğlu dünyanın var oluşundan bu yana, hep bir arayış içinde olmuştur. İnsanoğlu dünyadaki tek rasyonel (akli) varlık olarak, tarih sahnesindeki rolü ile doğal hayat konusunda belirleyici unsur taşımıştır. Realiteyi anlamak ve kendine has bir tabiatı ve ihtiyaçları olmuştur. Hayatta kalabilmek adına, tek temel aracı olan aklını kullanmıştır.

“Akıl” dediğimiz şey beynin var oluş tarzından başka bir şey değildir. Milyonlarca yıllık bir evrim sürecinin ve bu sürecin ürünü olan muazzam ölçüde karmaşık bir olgudur.

İnsanoğlunun, bu günkü biyolojik yapısına, ellibin yıl önce, iki milyon yıl süren bir evrim sürecinin sonunda ulaşmış olduğu bir gerçektir. Bu gerçek bir oluşumun ve toplumsal değişimin bir süreci olmuştur.

İşte tam bu noktada felsefe kavramının varlığı devreye girmiştir. İnsanoğlu, var oluşlarının ilk dönemlerinde tıpkı hayvanlar gibi, doğadan beslenerek ya da avlanarak yaşamını sürdürmüştür. Fakat insan rasyonel varlık olarak aklını kullanmıştır. Allah tarafından verilen bu özelliği sayesinde, doğaya egemen olmuştur. Her gün gelişen teknoloji ile kendini yeniçağa adapte etmiştir.

Barbarlar ve uygarlar iki farklı kültür olarak, günümüzden 5000 yıl önce, Mezopotamya’da ortak bir üretim süreci oluşturmuşlardır. Bu oluşum insanoğlunun meraklı yapısıyla sürekli araştırmasına ve yeni keşifler bulmasına neden olmuştur.

Mitolojik bir öyküsü olan insanoğlu, metafizik konularında da sadece akılları ile yol almıştır. Aklın talebeleri olan felsefeciler, filozoflar, insanoğlunun tarihinde önemli bir yer tutmuştur.

 
Bugün 2 ziyaretçi (52 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol